Denetim – Ünite 12

Oran Analizi

Bir işletmenin tek bir yıla ait finansal tablolarında yer alan kalemler arasında matematiksel ilişkiler kurularak bulunan oranlarla yapılan incelemeye oran analizi denir. Bu analiz tekniğinde finansal tablolardaki kalemler arasındaki ilişkiler birbirinin yüzdesi veya katı şeklinde belirlenir. Oranlar yardımıyla çok sayıda ve büyük tutarlarda ifade edilen finansal tablo kalemleri az sayıda olan gruplarına dönüştürülerek analiz ve yorumda kolaylık sağlanır. Bu yöntem reşyo ya da rasyo analiz tekniği olarak da adlandırılır.

Oran Analizi Tekniğinin Niteliği Ve Kullanım Amaçları

Niteliği

Hesaplanan oranlar, bilanço ve gelir tablosunda yer alan finansal bilgilere ek finansal bilgi elde etmek için iki finansal bilginin ilişkisinin incelenmesini mümkün kılar. Oran analizi ile elde edilen yeni bilgi, genel amaçlı finansal tablolarda yer alan kalemler arasındaki ilişkinin görülmesini sağladığı için, tabloların çok daha kolay anlaşılmasını ve değerlendirilmesini mümkün kılmaktadır. Örneğin, özkaynakların büyüklüğü ve aktif toplamının büyüklüğü bilançoda ayrı ayrı yer alır, ancak bu iki verinin birbirine oranı verildiğinde tek başlarına verdikleri bilgiden çok daha fazlasını elde ede­biliriz. Bu iki verinin birbirine oranı varlıkların özkaynaklar  finanse edilen kısmını diğer bir ifade ile borçla finanse edilmemiş kısmını gösterir.

Finansal tablolardaki kalemler arasında ilişkiler çok sayıda olacağı için çok sayıda oran hesaplanabilir. Ancak amaç çok sayıda oran hesaplamak değil, anlamlı ve yararlı ilişkileri ortaya çıkarabile­cek oranları hesaplayıp analize tabi tutmaktır. Bu amaçla birbirine oranlanan kalemlerin hepsi aynı finansal tabloda olabileceği gibi farklı finansal tablolardan da olabilir. Örneğin varlıkların karlılığı hesaplanırken bir bilanço unsuru olan varlık toplamı ile gelir tablosu unsuru olan dönem karının birbirine oranlanması gibi. Hatta finansal tablolarda yer almayan piyasa verileri ile finansal tablo kalemlerinin birbirine oranı da olabilir. Örneğin, hisse senedinin borsa fiyatı ile defter değerinin oranı gibi.

Oran analizi tekniğinin en önemli özelliği veya üstünlüğü ; İncelenmek istenin tek bir konu bile olsa uygulanabilir olmasıdır. Finansal oranların işletmenin finansal başarısızlığını önceden gösterip göstermedikleri de test edilmiş ve finansal durumdaki potansiyel problemleri oluşmalarından yaklaşık beş yıl önce yansıttığı görülmüştür.

Oranlar tek bir yılın veya dönemin finansal tabloları kullanarak hesaplandığı için yöntem statik analiz yapılmasını sağlar. Ancak işletmenin geçmiş yıllarına ait oranlar hesaplanarak bu oranlar karşılaştırılmak suretiyle analiz yaptığında dinamik analiz yapılmasına da olanak sağlanmış olur.

Kullanım Amaçları

Oran analizi tekniğinin amacı ; finansal tablo kalemlerinin aralarındaki anlamlı ve yararlı ilişkilerden yola çıkarak bir işletmenin cari finansal durumunu, faaliyet sonuçlarını, borç ödeme gücünü, varlıkların verimliliğini, karlılığını, çalışma durumunu, etkinliğini, uzun süreli beklentilerini ve yönetimin yeterliliğini değerlendirmekte­dir.

Oran analiz tekniği, işletmenin finansal durumu ve faaliyet sonuçlarını kendi içinde ve aynı veya farklı sektörlerdeki diğer işlet­melerin sonuçları ile karşılaştırdığı gibi iki veya daha fazla dönem için de olabilir.

Döneme ait oranların önceki yılın oranları ile karşılaştırılması  analiste hem eğilim hakkında hem de gidişat hakkında bir fikir verir. Bunun yanısıra tahminlerin geçerliliğini ve faaliyetlerin planlanan yönde gidip gitmediğini görmek için de önceki dönemin fiili oranları tahmini finansal oranlarla karşılaştırılabilir.

Karşılaştırmada kullanılan ikinci yöntem, karşılaştırma için sek­tör ortalamalarını standart olarak kullanmaktır. Sektör oranları o endüstri dalında faaliyette bulunan çok sayıdaki işletmenin finansal oranlarının ortalamasına göre hesaplanır. Endüstri oranları veya meslek oranları olarak da adlandırılan bu oranlar daha çok ilgili meslek kuruşları veya kamu kuruluşları tarafından hesaplanmaktadır. İşletmeler açısından sektör oranlarının önemi, kendi durumlarını değerlendirerek iş kolundaki ortalamaya göre ne durumda olduklarını görebilirler.

Yöneticiler, oranlar aracılığıyla faaliyet sonuçlarını değerlendirme, izledikleri politikaları irdeleme, varsa hataları düzeltme, geleceğe ilişkin daha gerçekçi planlar hazırlama olanağı elde ederler.

Oranlar, muhasebe denetiminde ve vergi denetiminde kanıt elde etmek için bir denetim aracı olarak da kullanılmaktadır. Finansal tablolarda yer alan kalemler arasındaki ilişkiler, denetim açısından dikkate alınmakta ve bu oranlar önceki yılların oranları ile veya sek­tör oranları ile karşılaştırılmaktadır. Bu karşılaştırma işleminde amaç, işletmenin kayıtlarından elde edilen veya hesaplanan çeşitli verilerle işletmenin içinde bulunduğu sektörün verilerini karşılaştırarak belirli değerlendirmeler yapabilmektedir.

Tekniğin Sınırlılıkları ve Alınabilecek Önlemler

  1. Veriler bir bütün halinde olmadıkça oran analizinde kullanılamaz. Oranlar genel olarak tek başlarına anlamlı değildir ve birbiriyle ilgili çeşitli oranlar birlikte değerlendirilmelidir.
  2. Muhasebe uygulamaları ve politikalarında veya finansal raporlamada tekdüzen uygulamaların olmadığı durumlarda hem işlet­meler arası karşılaştırmalar hem de işletmenin kendi dönemleri arasındaki karşılaştırmalar anlamını yitirebilir. Örneğin işletmeler farklı amortisman hesaplama yöntemlerini kullanabilirler.
  3. Fiyatlar genel düzeyindeki değişmeler finansal tablo kalem­lerinde de değişmeye neden olur. Ancak her kalem üzerinde aynı hızda etkiye sahip olmadıkları için, oran sonuçları yorumlanırken buna dikkat edilmelidir.
  4. Oranlar kalemler arasındaki ilişkiyi gösterdikleri halde bu ilişkinin nedenlerini açıklamazlar.

Analistin aşağıdaki konular üzerinde durması analizin değerini ve yararını artıracaktır.

  • Çok sayıda oran hesaplamak yerine az sayıda fakat işletme ile ilgili anlamlı soruları yanıtlayan oranlar üzerinde durulmalıdır. Analist kendi gereksinimleri için oranlar oluşturabilir.
  • Bir oranın değerinde geçmişe göre bir değişiklik olmuşsa, bu değişikliğin oranın payından mı paydasından mı yoksa her ikisindeki değişikliğin sonucunda mı gerçekleştiği araştırılmalıdır.
  • İşletmeler arası karşılaştırmalar yapılırken olanaklar ölçüsünde büyüklük ve muhasebe uygulama politikaları açısından benzer işlet­meler karşılaştırılmalıdır.

Oranların Gruplandırılması

Önemli olan incelenen konu ile ilgili olarak anlamlı ilişkiler kurulabilecek oranları hesaplamaktır. Bu nedenle oranlar değişik açıdan sınıflandırılabilir.

  1. Likidite oranları
  2. Finansal Yapı Oranlan
  3. Faaliyet Oranları
  4. Karlılık oranları

Likidite Durumunun Analizinde Kullanılan Oranlar

Likidite oranlan, işletmenin kısa vadeli borç ödeme gücünü ölçmek, diğer bir ifade ile likidite riskini değerlendirmek, net çalışma sermayesinin yeterli olup olmadığını saptamak için kullanılır. Bir işletmenin kısa vadeli borçlarını ödemede kullanabileceği varlıklar likit varlıkları ifade eder ve bunlar da işletmenin dönen varlıklarıdır.

Bir işletmenin kısa vadeli borçlarını ödeme yeteneği karlılığından çok nakit yaratma yeteneğine bağlıdır.

İşletmenin cari durumunun belirlenmesinde dönen varlıkların ne derece güven teşkil ettiği belirlenirken varlıkların hem kalitesi hem de likiditesi incelenmelidir. Dönen varlıklar bu açılardan da değerlendirilmelidir.

Bir işletmenin finansal tablolarda görünenden daha iyi bir likidite pozisyonu olabilir. Örneğin :

  • Kullanılmamış kredi limitleri likiditeyi olumlu etkileyebilir.
  • İşletme, kolaylıkla nakde çevrilebilecek uzun dönemli varlıklara sahip olabilir.
  • İşletme iyi bir uzun dönemli borçlanma pozisyonuna sahip olabilir. Borçlanmayı temsil eden menkul kıymetler veya hisse senedi ihraç etmekte kapasitesi olabilir ve böylece makul bir süre içinde ciddi likidite problemlerini çözebilir.

Bazı işletmeler de oranların gösterdiği kadar iyi bir likidite pozisyonuna sahip olmayabilir.

  • İşletme, iskonto ettirdiği alacak senetlerinin ödenmemesinden sorumlu olabilir.
  • İşletmenin kayıtlarda yer almayan şarta bağlı borçları olabilir.
  • Başka bir şirket için garanti ettiği banka kredileri olabilir.

Dönen varlık unsurları ile kısa vadeli borçlar arasında ilişki kurulurken, dönen varlık grubundan dikkate alınacak kalemlerin özelliklerine göre likidite oranlan kendi içinde üçe ayrılabilir. Bunlar;

  • Cari oran (üçüncü derece likit oran)
  • Asit test veya likidite oranı (İkinci derece likit oran)
  • Nakit oranı veya disponibilite oranı (birinci derece likit oran)

Cari Oran

Cari oran, dönen varlıklar ile kısa vadeli borçlar arasındaki ilişkiyi gösteren bir orandır. Bunun için dönen varlıkların net toplamı, kısa vadeli borçların net toplamına bölünür.

Dönen Varlıklar

Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar

Cari oran, işletmenin her bir liralık kısa vadeli borcuna karşılık kaç liralık dönen varlığı olduğunu gösterir. Cari oranın hesaplanmasındaki amaç, işletmenin kısa vadeli borçlarını ödeme gücünü ölçmek ve genel likidite durumunu yansıtarak işletmenin net çalışma sermayesinin yeterli olup olmadığını ortaya koymaktır. İşletmenin dönen varlıkların toplamı “brüt çalışma sermayesi” Dönen varlıkların kısa vadeli yabancı kaynakları aşan kısmı ile “net çalışma sermayesi” olarak adlandırılır. Dönen varlık toplamı kısa vadeli yabancı kaynak toplamından küçükse aradaki fark diğer bir ifade ile kısa vadeli yabancı kaynakların dönen varlıkları aşan kısmı “net çalışma ser­mayesi noksanı” olarak adlandırılır.

Net çalışma sermayesi büyüklüğü tek başına bir işletmenin kısa vadeli borç ödeme gücünü göstermez. Cari oran kısa vadeli borç ödeme gücünün değerlendirilmesinde çok daha iyi bir ölçüdür. Dönen varlıklarla kısa vadeli borçlar arasındaki ilişki özellikle işlet­meye kısa süreli borç verenler açısından önemli olduğu için bu orana banker oranı da denilmektedir.

Oranın mutlaka birden büyük olması beklenir. Aksi takdirde, yani oranın birden küçük çıkması dönen varlıkların kısa vadeli borçları karşılamaya yetmediğini ve işletmenin net çalışma sermayesi noksanı ile karşı karşıya olduğunu ifade eder.

Cari oran ne kadar yüksekse işletmenin durumunun o kadar iyi olacağı konusunda genel bir görüş vardır. Çünkü yüksek bir cari oran işletmenin ödeme gücünün emniyet marjı olarak kabul edilmektedir. Ancak özellikle gelişmekte olan ülkelerde likidite çok yüksek olmadığından, ticaret bankalarının kısa süreli kredi verme eğiliminde olmalarından, sermaye piyasalarının gelişmemiş olmasından vb. dolayı işlemler daha çok kısa vadeli kredi kullanmak zorunda kalmakta ve bu da cari oranın daha düşük çıkmasına neden olmak­tadır. Ayrıca sürekli enflasyonist süreç içinde yaşayan ekonomilerde artan çalışma sermayesi (dönen varlık) esas itibarıyla kısa vadeli yabancı kaynak ile finanse edildiğinden cari oran düşük çıkmaktadır. Dolayısıyla 1,5 yeterli bir cari oran olarak kabul edilmektedir.

Cari oranın çok yüksek olması işletmeye kredi verenlerin lehine olmasına karşın işletme sahip ve yöneticilerinin o kadar lehine değildir. Cari oranın yüksek olması işletmenin cari faaliyetleri için gereksinim üzerinde dönen varlığın olduğuna ve dolayısıyla dönen varlıklarda atıllık olduğuna veya dönen varlıklar içinde likiditesi düşük kalemlerin payının yüksek olduğuna işaret eder. Böylece nor­malin üstünde bir likidite sağlamak için işletmenin karlılığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.

  • Cari oranın yeterli olup olmadığını etkileyen çeşitli faktörler vardır. Bunlar:
  • Dönen varlıkların yapısı ve dağılımı
  • İşletmenin tedarik (satın alma) ve satış şartları
  • Dönen varlıkların gerçek değeri
  • Dönen varlıklarda olası değer kayıpları
  • Mevsimlik hareketlerin etkisi
  • Faaliyette bulunan işkolu
  • Kısa vadeli borçların vadeleri itibarıyla dağılımı
  • Bankalarla ilişkiler
  • Borçların ertelenme ve refinansman olanakları
  • Stok devir hızı
  • Alacak devir hızı
  • Ticari alacakların senetli ve senetsiz olarak dağılımı
  • Piyasanın durumu
  • Satışların düzenliliği ve karlılığı

Likidite Oranı (Asit Test Oranı)

Likidite Oranı, cari oranı tamamlayan, onu daha anlamlı kılan bir orandır. Özellikle stoklar gibi likiditesi göreli olarak daha düşük olan dönen varlık kalemlerinin dönen varlık toplamına dahil edilmemesi durumunda kısa vadeli yabancı kaynakların ödenebilirliğini gösterir. Her bir liralık nakitle ödenecek kısa vadeli borca karşın paraya süratle çevrilebilen likit dönen varlık büyüklüğünü gösterir.

Hazır Değerler + Menkul Kıymetler + Alacaklar

Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar – Alınan Avanslar

Stokların paraya çevrilmesindeki zamanlama ve miktarlara ilişkin mevcut belirsizlik ve stok değerlemelerine ilişkin belirsizlik nedeniyle bazı analistler likidite oranını cari oranın üstünde tutarlar. İşletme bir anda satışlarını durdursa kısa vadeli borçlarını ödeyebile­cek midir? Likidite oranının yorumlanmasında stok devir hızının, ala­cakların, tahsil yeteneğinin, likit değerlerin bileşiminin, kısa vadeli borçların ödenmelerinde hangi dönen varlığın kullanılması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır. Bazı işletmelerde stokların satışı diğer bazı işletmelerin alacaklarını tahsil edebilmesinden çok daha çabuk olabilir. Örneğin bir süpermarket zincirinde stokların satışı bir oto­mobil üreticisinin alacaklarını tahsilinden çabuk olabilir. Nakit oranı 1 ‘in altında bile olsa eğer bu işletme stoklarını çok kısa sürelerde ve kolayca paraya çevirebiliyorsa ve bunları kısa vadeli borçlarını ödemede kullanabiliyorsa, borç ödeme kapasitesinin iyi olduğu söylenir.

Tam tersi oran 1 ‘in üzerinde olduğu halde işletmenin alacaklarının tahsilinde güçlükler varsa bu kez işletmenin borç ödeme kapasitesi konusunda endişeler olacaktır.

Nakit Oranı (Disponibilite Oram)

Nakit oranı, nakit ve nakit benzeri varlıklardan oluşan hazır değerler ile geçici yatırım amacıyla alınan ve her an pazarlanabilir menkul kıymetlerin kısa vadeli borçları ne ölçüde karşılandığını gösteren bir orandır. İşletmenin elindeki mevcut hazır değerleri ile nakitle ödenecek kısa vadeli borçlarını ne ölçüde karşıladığını gös­terir.

Hazır Değerler + Menkul Kıymetler

Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar – Alınan Avanslar

İşletmenin biranda satışları durduğu gibi alacakların tahsil edilmesi durumundaki borç ödeme gücünü gösterir. Oranın 0,20’nin (%20’nin) altına düşmemesi istenir. Oranın % 20’nin altına düşmesi durumunda işletmenin para durumunda sıkışıklık doğar ve dolayısıyla işletme yeni kredi bulmak zorunda kalabilir. Oranın yük­sekliği de işletmede paranın iyi kullanılmayıp atıl kaldığını ve işlet­menin para kazanma gücünü azaltarak geliri düşürdüğünü göstere­bilir.

Finansal Yapı Analizinde Kullanılan Oranlar (Kaldıraç Oranlan)

İşletmenin kaynak yapısının ve uzun vadeli borç ödeme gücünün ölçülmesinde kullanılır. İşletmenin finansmanında kullanılan yabancı kaynakların oranını gösterdikleri için işletmenin finansmanında yabancı kaynaklardan yararlanma derecesini ölçmeye

Bu oranlar işletmelerin normal faaliyet sonucu zarar etmesi, varlıkların değerinin düşmesi veya gelecek yıllar için tahmin edilen nakit akışlarının gerçekleşmemesi halinde işletmenin yükümlülükleri­ni yerine getirip getiremeyeceği konusunda Önemli ipuçları verirler.

İşletmeler varlıklarını ya özkaynakla ya da borçla finanse eder­ler. Borçla finanse etme hem faizin hem de anaparanın geri ödenme­sine ilişkin söz verdiği için risk taşır. Özkaynakla finansman böyle bir ödeme sözü vermediği için risk taşımaz. Borçla finanse etmenin maliyeti faizdir. Faiz kontrata bağlı bir yükümlülüktür. Kar payının aksine firma kar da etse zarar da etse faizi ödemek zorundadır. Fakat faizler vergiden indirilebilir. Eğer işletme, ödünç aldığı fonlara ödeyeceğinden daha fazlasını kazanıyorsa finansal kaldıraç başarılıdır. İşletmenin faaliyetlerini nasıl finanse edeceğine ilişkin olarak yaptığı seçimler işletme riskine bir de finansal riski ifade eder. Finansal risk, Öz kaynağa oranla borçla finansmanın kapsamıdır. İşlet­menin toplam kaynakları içinde yabancı kaynakların payı yüksekse, diğer bir ifade ile özkaynakların payı düşükse kredi verenler açısından risk artar.

Finansal kaldıraç oranları firmanın ne kadarlık finansal risk aldığını gösterir.

İşletmenin toplam kaynaklan içinde özkaynaklannın payının yüksek olması, kredi verenler açısından emniyet marjını artırır. Ancak bu durum da işletmenin karlılığını olumsuz etkileyebilir. İşlet­meler özkaynağa göre daha düşük maliyetli yabancı kaynak kullanma yoluyla özkaynak karlılığını artırabilirler.

İşletme açısından yabancı kaynak maliyeti, özkaynak maliyetine göre düşük olduğu sürece işletmenin yabancı kaynak kullanması orta­lama kaynak maliyetini de azaltacaktır. İşletmeye borç vererek yabancı kaynak sağlayan taraflar özkaynak sağlayan ortaklara göre daha az risk üstlendiklerinden ve kar paylarının vergi matrahından indirilememesine karşın, yabancı kaynak için ödenen faizlerin vergi açısından gider yazılabilmesi nedeniyle sağladığı vergi avantajı, yabancı kaynakların maliyetinin Özkaynak maliyetinden genellikle düşük olmasına neden olur.

Yabancı Kaynakların Aktif Toplamına Oranı (Kaldıraç Oranı)

Bu oran varlıkların yüzde kaçının yabancı kaynakla finanse edil­diğini gösterir. Formülün payında kısa ve uzun vadeli yabancı kay­nakların toplamı yer alırken, formülün paydasında da toplam varlıklar yer alır.

Toplam Yabancı Kaynaklar

= x 100

Toplam Varlıklar (Aktifler)

Oranın % 50’nin üzerinde olması yabancı kaynakların payının öz kaynaklardan fazla olması anlamındadır. Oranın yüksek olması işletmenin spekülatif tarzda finanse edildiğini, kredi verenlerin emniyet payının dar olduğunu, işletmenin faiz ve borçlarını ödeye­meme nedeniyle mali yönden güç duruma düşme olasılığının yüksek olduğunu gösterir.

Diğer taraftan bu oranın yüksek olması, işletme sahiplerinin az bir sermaye ile geniş bir kaynağa egemen olabildikleri gibi, faaliyetlerden elde ettikleri kar oranının yabancı kaynak maliyetinden yüksek olması halinde, öz kaynak karlılık oranlarını yükseltme, yani finansman kaldıracı etkisinden yararlanma olanağı elde ederler.

Emniyete önem vererek işletmenin finansmanında büyük ölçüde öz kaynak kullanılması karlılık oranını düşürebilir, buna karşılık karlılığa önem vererek karlılık oranını yükseltmek ise fonlama riskini artırır. Bu nedenli emniyet ile kar arasında bir bağ kurulmalıdır.

Gelişmiş ülkelerde bu oranın, % 50’nin üzerine çıkması genel­likle bir tehlike işareti olarak kabul edilir. Ancak ülkemizde öz kaynak sağlanmasındaki kurumsal güçlükler, işletmelerin varlık toplamları içinde dönen varlıkların payının daha yüksek olması, kullanılan teknolojilerin daha çok emek yoğun olması gibi nedenler daha yük­sek bir borç-öz kaynak oranı normal kabul edilmektedir. Özellikle enflasyon dönemlerinde işletmelerin daha hızlı borçlanma eğilimi içinde olmaları da bu oranın yüksek çıkmasına neden olur.

Öz Kaynakların Aktif Toplamına Oranı

Formülün payında öz kaynakların toplamı yer alırken formülün paydasında da aktif toplamı yer alır. Aktif toplamı pasif toplamına eşit olduğuna göre for­mülde aktif toplamı yerine yabancı kaynakla öz kaynak toplamı ayrı ayrı gösterilebilir.

Öz kaynaklar

= x100

Aktif Toplamı
(öz kaynaklar + Yabancı Kaynaklar)

Aktiflerin yani varlıkların yüzde kaçının öz kaynaklarla finanse edildiğini gösterir. Diğer bir ifade ile öz kaynakların toplam kaynaklar içerisindeki payını gösterir. Özellikle uzun vadeli kredi verenlere bir işletmenin mali gücünü gös­terir. Bu oranın eğilimi bir işletmenin uzun vadeli borç ödeme gücünü gösteren iyi bir ölçüdür. Oranın yüksek olması işletmenin faiz yükü ve uzun vadeli borçlarını ödeyememe nedeniyle, mali sıkıntıya düşme olasılığının düşük olduğunu ifade eder.

Oranın yüksek olması işletmeye kredi verenlerin emniyet payının yüksek olduğunu gösterir ; ancak böyle bir durum aynı zamanda işletmenin nispeten düşük maliyetli uzun vadeli kredilerden yararlanmadığını da gösterebilir. Eğer satışlarda kar marjı yüksekse işletme nispeten az öz sermaye kullanarak öz kay­nakların karlılığını yükseltebilir. Ancak ekonomideki durgunluk dönemlerinde, fiyatların düşmesi durumunda, işletmenin faiz ve anapara taksitlerini ödemede güçlüklerle karşılaşılarak iflasa dahi gitmeleri söz konusu olabilir.

Uzun vadeli borç ödeme gücü ve uzun dönemli finanslama yeteneği araştırılırken “devamlı sermaye” üzerinde durulması da son derece önemlidir. Devamlı sermaye geçici olmayan finansman kaynaklarını kapsar; dolayısıyla uzun vadeli yabancı kaynak ve öz kaynakların toplamıdır.


Kısa Vadeli Yabancı Kaynakların Toplam Kaynaklara Oranı

Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar

= x100

Aktif veya Pasif Toplamı

veya;

Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar

= x100

Öz Kaynaklar + Yabancı Kaynaklar

Bu oran işletmenin varlıklarının yüzde kaçının kısa vadeli yabancı kay­nakla finanse edildiğini gösterir. Toplam borçların toplam varlıklara oranı hesa­plandığında borçlar arasında kısa veya uzun vadeli ayrımına gidilmemişti.

Bu oran hesaplanarak borçlar içerisinde kısa ve uzun vadelilerin payı da ortaya koyulmuş olur. İstenirse uzun vadeli yabancı kay­nakların toplam varlıklara oranı da ayrıca hesaplanabilir.

Genelde üretim işletmeleri açısından bu oranın % 30’u pek aşmaması istenir. Ancak cari oranla ilgili açıklamalarda da denildiği gibi ülkemizdeki işletmeler daha çok kısa vadeli yabancı kaynak kul­lanmak durumunda kaldıklarından ve varlıklarının çok Önemli bir kısmını donen varlıklar oluşturduğundan bu oran da daha yüksek çıkabilmektedir.

İşletmeler net çalışma sermayesi noksanına düşmek istemiyor­larsa, ödeme güçlükleri içine düşmek istemiyorlarsa duran varlıkların finansmanında kısa vadeli yabancı kaynaklan kullanmaktan kaçınmalıdırlar.

Faizleri Karşılama Oranı

Bir işletmenin faiz ödemelerini karşılama yeteneğini ölçmek için kullanılan bir orandır. Vergiler faiz ödeme gücünü etkilemediğinden formülün payında faiz ve vergiden önceki kar esas alınmıştır.

Faiz ve Vergiden Önceki Kar

Faiz Giderleri

Bu oran, işletmenin ödemek zorunda olduğu faiz giderlerini kaç kere karşılandığını gösterir. Dolayısıyla işletmenin mali güçlüklerle karşılaşmadan karlarının ne kadar düşebileceğini gösterir. Diğer bir ifade ile, işletmenin kazançları azaldığı halde faiz borçlarını geri ödeme gücünün bozulmadan kalabileceği büyüklüğü ölçer. Bu oran ne kadar yüksek çıkarsa, bu işletmenin alacaklarının faiz garantisinin ve işletmenin finansal gücünün o ölçüde iyi olduğunu gösterir.


Borçları Karşılama Oranı (Borç Servis Oranı)

Bu oran uzun dönemli borç ödeme gücünün iki unsuru olan ana­para ve faizleri ödeme gücünü ölçer. Borcun anapara taksiti ve faiz toplamının işletmenin o dönemde faaliyetleri sonucunda yaratılan fon kaynakları ile ödenip ödenemeyeceğini gösterir.

Dönem Karı + Amortisman Giderleri

Faiz Giderleri + Anapara Ödemeleri

Bu oran borçların geri ödenebilirliğini ölçmede faizleri karşılama oranına göre daha kapsamlı bir ölçüdür. Çünkü hem ana­parayı hem de faizleri kapsar. İşletmenin kendi faaliyetleri sonucu sağladığı kaynakları ile faiz ve anapara taksitlerini kaç kez karşıladığını gösterir. Oranın yüksek çıkması borç verenler açısından güven sınırının ve işletmenin gelecekteki borçlanma kapasitesinin yüksek olduğunu gösterir.

Maddi Duran Varlıkların Öz Kaynaklara Oranı

Maddi duran varlıkların birikmiş amortismanlar düşüldükten sonra bulunan net değerinin öz kaynak toplamına oranlaması yoluyla hesaplanır.

Maddi Duran Varlıklar (net)

= x100

Öz Kaynaklar

Maddi Duran Varlıklar (Net) Öz Kaynaklar

Maddi duran varlıkların ne kadarlık kısmının öz kaynakla finanse edildiğini gösterir. Oranın %100’ün üzerinde olması öz kaynakların maddi duran varlıkların finansmanında yeterli olmadığını ve bir kısmının da yabancı kaynakla finanse edildiğini gösterir. Maddi duran varlıklar ile öz kaynaklar arasındaki ilişkileri ölçen bu oranın yüksek olması iyi değildir. Çünkü işletmenin ağır devir hızına sahip varlıkların büyük kısmının borçla finanse edildiğine ve öz kaynaklar ile yabancı kaynaklar arasında uygun bir dengenin olmadığına işaret eder. Oranın yüzde yüzün altında olması, öz kaynakların maddi duran varlıkların finansmanına yettiği gibi, diğer varlıkların finansmanında da kullanıldığını gösterir.

  • Bu oran değerlendirilirken aşağıdaki konulara dikkat edilme­lidir
  • İşletme maddi duran varlıklarını satın almayı mı kiralamayı mı seçmiş?
  • Üretimde emek yoğun teknoloji mi?
  • sermaye yoğun teknoloji mi kullanıyor?
  • Maddi duran varlıklar bilançoda tarihi maliyetleri ile mi yeniden değerlenmiş tutarları üzerinden mi raporlanıyor?
  • Maddi duran varlıklar yeni mi yoksa faydalı ömürleri sona mı eriyor, diğer bir ifade ile büyük oranda amorti edilmiş mi?
  • İşletmenin yeni başlamış yatırımları var mı?
  • Maddi duran varlıklarını döviz kredisi ile finanse eden işletmelerde kur farklarının ve finansman giderleri maliyete eklendi mi yoksa eklen­medi mi?

Maddi duran varlıkların öz kaynaklara oranı değerlendirilirken, bir sınai işletmede oranın % 100’ün altında olması gerektiği şeklindeki genel kuralı çok katı bir şekilde uygulamamak, yukarıda belirtilen faktörleri göz önünde bulundurmak gerekir.

Faaliyet Oranları  (Verimlilik Oranları, Çalışma Durumunun Analizinde Kullanılan Oranlar)

İşletme, faaliyetlerini sürdürebilmek için hem kısa dönemli (alacak,stok gibi) hem de uzun dönemli (maddi duran varlıklar gibi) varlıklara yatırım yapmalıdır. İşletme emrindeki varlıkların kullanılmalarındaki etkinlik derecelerini ölçmek için bu oranlardan yarar­lanılır. Faaliyet oranları firmanın faaliyet derecesi (genellikle satışlar olarak tanımlanır) ile faaliyetlerin sürdürülmesi için gerekli varlıklar arasındaki ilişkiyi tanımlar. Daha yüksek bir oran firmanın faaliyet­lerindeki etkinliğin daha yüksek olduğunu gösterir. Belirlenen faaliyet düzeyini sürdürmek için nispeten daha az varlık kullanıldığını ifade eder.

Bu oranlar firmanın kapital (hem faaliyet hem de uzun dönemli) gereksinimini tahmin etmek için de kullanılır. Satışlardaki artış varlıklara ek yatırımı gerektirecektir. Bu oranlar karlılığı veya likiditeyi doğrudan ölçmezler; ancak bunları etkileyen önemli faktörlerdir.

Stok Devir Hızı

Stok devir hızı oranlan, bir işletmede stokların ne kadar bir süre içerisinde üretim faaliyetlerinde tükendiğini veya satış hasılatı unsuru haline dönüştüğünü ölçmeye yarayan oranlardır.

Ticaret İşletmelerinde Stok Devir Hızı Oranı

Ticaret işletmelerinde stok kalemleri satılmak üzere alınan mallardan oluşur. Dolayısıyla stok devir hızı oranı, stokların ne kadar hızla satışa konu olduğunu gösterir.

Satışların Maliyeti

Ortalama Ticari Mal Stoku

veya;

Net Satışlar

Ortalama Ticari Mal Stoku

Bu oran stokların kullanılmalarındaki etkinliği ölçer. Stok devir hızının fazla olması genellikle işletmenin daha az kar elde etmesine olanak sağladığı gibi, daha az sermayenin stoklara yaratılacağını da ifade eder.

Diğer koşullar aynı kalmak üzere stok devir hızı yüksek olan bir işletme daha fazla rekabet etme şansına sahiptir. Böyle bir işletme daha düşük fiyatla mal satabilir. Ancak stok devir hızının artması her zaman daha yüksek bir kar sağlanmasını gerektirmez. İşletme kardan fedakarlık ederek satış hacmini genişletmiş olabilir veya satış hacmindeki artıştan daha fazla bir şekilde işlet­menin maliyetleri, yönetim satış masrafları artmış olabilir. Bu koşullar altında stok devir hızının artmış olmasına rağmen işletme, daha düşük faaliyet karı elde edebilir.

Yüksek bir devir hızı, işletmenin moda ve talep değişmelerinden fazla etk­ilenmediğini, likiditesinin yüksek ve aktiflerin etkili kullanmakta olduğu anlamına gelir. Çünkü stokların depoda veya raflarda daha kısa süre kaldığını gösterir.

Stokların stokta kalma süresi, stokların satılması için kaç gün geçmesi gerektiğini gösterir.

Stokların stokta kalma= süresi

365

Stok Devir Hızı

Devir hızı arttıkça kazanma gücü de artar ve nakit gereksinimi azalabilir. Ancak stok eksikliği de devir hızının yüksek çalışmasına neden olabilir.

Bir işletmenin satış hacmine kıyasla aşırı stok tutmasının, diğer bir deyişle stok devir hızının düşük olmasının doğuracağı sakıncalar

  • Stokların depolama ve muhafaza masrafları artar.
  • Stokların sigorta masrafları artar.
  • Stoktaki malların fiyatlarının düşmesi nedeniyle işletme büyük zararlara uğrayabilir.
  • Bir malın uzun süre stokta kalması, onun fiziki özelliklerinin bozulmasına neden olabilir.
  • Finansman giderleri artar.
  • Tüketici tercihlerinin değişmesi veya yeni rakip malların ortaya çıkması nedeniyle stoktaki mallar demode hale gelebilir veya satış yeteneğini yitirebilir.

Stok devir hızının düşük olmasının nedenleri

  • Mal alışları veya üretimin satış olanaklarına göre iyi ayarlan­maması
  • Dönem sonu stoklarının değerinin yüksek gösterilmesi îV Fiyatların yükseleceği beklentisiyle spekülatif amaçla aşırı derecede stoklara yatırım yapılmasıdır

Stok devir hızının yüksek olması ise

  • Dönem sonu stoklarının düşük bir değerle değerlendirilmesi,
  • Mal alışlarının veya imalatın satış olanaklarına göre iyi plan­lanması,
  • İşletmenin stok kalitesinin yüksek olması, tV Stokların işletmenin iş hacmine göre yetersizliği Tedarik veya üretim güçlükleri nedeniyle stokların yenilene-memesi
  • İşletmenin sipariş üzerine üretim yapmasıdır.
  • Bir işletmenin aşırı stok tutmasının maliyeti olduğu gibi yetersiz stokla çalışmasının da bir maliyeti vardır.

Yeterli stok bulundurma­manın neden olabileceği kayıplar aşağıdaki gibi belirlenir

  • İşletme, büyük alımları sağlayabileceği miktar iskontosundan yoksun kalabilir
  • Satış fırsatlarını kaçırabilir.
  • Müşteri taleplerini zamanında karşılayamadığı durumlarda müşterilerin güvenini yitirebilir
  • Üretimde aksamalara neden olabilir
  • Ek taşıma ve sigorta giderlerine neden olabilir

Üretim İşletmelerinde Stok Devir Hızı

Üretim faaliyetinde bulunan işletmelerde ilk madde ve malzeme, yarı mamul ve mamul stokları olmak üzere değişik stok türleri vardır.

Her bir stok türü için ayrı ayrı devir hızları

hesaplanabilir.

İlk Madde ve Malzeme Stok Devir Hızı

İlk madde ve malzeme stoklarının belirli bir dönemde üretim sürecinin gerektirdiği ilk madde ve malzeme büyüklüğünü karşılamak için kaç kere devrettiğini gösteren bir orandır. Diğer bir ifade ile ilk madde malzeme stoklarının bir dönemde kaç defa tüketil­diğini gösterir.

Hesap Döneminde İlk Madde Ve Malzeme Giderleri

Ortalama İlk Madde Malzeme Stokları

Yarı Mamul Stok Devir Hızı

Üretim işletmelerinde mevcut yarı mamul stoklarının ne kadar sürede mamul hale dönüşeceği konusunda fikir veren bir orandır.

Üretilen Mamül Maliyeti

Ortalama Yarı Mamül Stokları

Mamul Stok Devir Hızı

Mamul stoklarının bir dönem içinde kaç kez satışa konu olduğunu gösterir.

Satılan Mamül Maliyeti

Ortalama Mamül Stokları

Ticari Alacakların Devir Hızı ve Ortalama Tahsilat Dönemi

Peşin satışların yanısıra işletmeye nakit girişi sağlayan en önem­li kaynak alacakların tahsilidir.Dolayısıyla işletmenin kısa dönemli likiditesi incelenirken, alacakların tahsil yeteneği ve likiditesinin bil­inmesi gerekli olmaktadır. Belirli bir dönemdeki kredili satış tutarının döneme ait ortalama ticari alacaklara bölünmesi sonucunda, ticari alacakların bir dönemde kaç kez satışa konu olduğu hesaplanır. Diğer bir ifade ile alacakların kaç kez tahsil edildiği bulunur.

Alacak Devir Hızı =

Kredili Satışlar

Ortalama Ticari Alacaklar

Kredili satışların bilinememesi durumunda formülün payında “Net Satışlara” yer verilmektedir.

Alacak Devir Hızı =

Net Satışlar

Ortalama Ticari Alacaklar

Oranın paydasında yer alan alacak tutan sadece ana faaliyet konusundan doğan senetli ve senetsiz alacaklar toplamı olmalıdır. Kısa ve uzun vadeli tüm ticari alacaklar oranın paydasında nominal değerleri ile yer almalıdır. İlgili hesap döneminde şüpheli veya değersiz hale gelmiş alacaklar formülün paydasında yer alan ticari alacaklar büyüklüğü içinde yer almalıdır.

Ticari alacakların net büyük­lüğünden hareket edilirse sonuç yanıltıcı olabilir. Bu nedenle “Şüpheli Alacaklar Karşılığı ve Alacak Senetleri Reeskontu” indirilmeden, brüt tutarlar dikkate alınmalıdır.

Alacakların devir hızı oranı, ortalama tahsil süresi şeklinde ifade edilerek analiz açısından daha elverişli hale getirilebilir. İşletme fonlarının ortalama olarak ne kadar bir süre ile alacaklara bağlandığını gösterir. Diğer bir deyişle alacakların satıştan kaç gün sonra tahsil edileceğini gösterir.

Ortalama
Tahsilat =
süresi

Ticari Alacaklar

Günlük Kredili Satışlar

veya;

360

= xx gün

Alacak Devir Hızı

Alacaklar ne kadar sık tahsil edilirse o kadar iyidir. Çünkü bu, ticari alacak­ların vadelerinde kolaylıkla tahsil edilebildiği, fonların tekrar satışa konu olup iş hacminin ve dolayısıyla karlılığın artacağı anlamına gelir. Bu da dönen varlıkların bileşimi ve likit yapı açısından güçlenmesine yarar. Alacak devir hızındaki artış, işletmenin aynı düzeydeki iş hacmi için daha az finansmana gereksinim duyduğunu, başka bir deyişle göreli olarak daha az çalışma ser­mayesini alacaklara bağladığını gösterdiğinden genellikle işletme lehine bir gelişme olarak yorumlanır. Yüksek bir devir hızında daha düşük bir cari oran ve likidite oranı ile çalışmak olanaklıdır ve borç ödeme açısından sorun doğmaya­bilir.

Alacakların devir hızı düştüğünde alacakların daha uzun sürede tahsil edilebildiği, şüpheli alacak zararlarının büyüyebileceği, kredi ve tahsil gider­lerinin artacağı, işletmenin finansman gereksiniminin artacağı ve daha yüksek bir cari orana ihtiyaç olduğu düşünülür.

Alacak devir hızının düşüklüğü, işletmenin alacaklarını tahsil etmede güçlükle karşılaşmasının, rekabet gücünün zayıflığının, etkili bir tahsilat poli­tikasının olmadığının, kredili satışlar konusunda çok esnek davranılmasının bir sonucu olabilir.

Örneğin, bir işletmenin kredili satışlarında ortalama tahsil süresi 30 gün olarak planlanmışken hesaplanan ortalama tahsil süresi 45 gün çıkıyorsa, işlet­menin alacaklarının bir kısmını süresinde tahsil edemediğini gösterebilir. İşlet­menin faaliyette bulunduğu endüstri kolunda geçerli veya rakip firmaların ortala­ma tahsil süresinden uzun bir ortalama tahsil süresi işletmenin satışlarında bazı güçlüklerle karşılanmasının veya alacakların tahsilinde bazı zorlukların olduğunun bir göstergesi olabilir.

Net Çalışma Sermayesi Devir Hızı

Net çalışma sermayesinin verimli kullanılıp kullanılmadığını görmek için aşağıdaki formül yardımı ile net çalışma sermayesi devir hızı hesaplanır.

Ticari Alacaklar

Ortalama Net Çalışma Sermayesi

Bu oranın yüksek olması halinde Net Çalışma Sermayesi’nin verimliliğinin yüksek olduğu ortaya çıkar. Devir hızının yüksek olması

  • Net Çalışma Sermayesi yetersizliği
  • Stok ve alacak devir hızının yüksekliği
  • Stok ve alacakların nispeten az işletme sermayesine ihtiyaç gösterdiğini ifade edebilir.

Düşük bir devir hızı NÇS’nin karlı olarak kullanılmadığını gösterir. Yani satışlar NÇS’e oranla yeterli değildir. Devir hızının düşük olması

  • İşletmenin aşın işletme sermayesine sahip olduğunu,
  • Stok ve alacak devir hızının yavaş olduğunu gösterebilir.


Toplam Aktiflerin Devir Hızı

Aktif devir hızı oranı her bir liralık varlık tarafından sağlanan satışları ölçer. Bu oran işletmedeki sermaye yoğunluğunun bir göstergesi veya varlık kullanımının bir ölçüsüdür.

Net Satışlar

Toplam Aktifler

Yüksek aktif devir hızı aktifin tam kapasite ile verimli bir şekilde kullanıldığını ifade eder. Oranın düşük olması işletmede atıl kapasitenin bulunduğuna işaret eder. Varlıkların tam kapasite ile kul­lanılmadığını ve aktif verimliliğin düşük olduğunu gösterir.

Bir endüstride veya işletmede aktif toplamı içinde maddi duran varlıklar büyük yer tutuyorsa genellikle aktif devir hızı yavaştır. Diğer koşullar aynı kalmak üzere aktif devir hızı daha fazla olan işletmelerin karlılık oranları da yüksektir.

Maddi Duran Varlıkların Devir Hızı

Net Satışlar

Maddi Duran Varlıklar (Net)

Maddi duran varlıkların kendilerinin kaç katı kadar satış yarattığını gösterir. Oranın normalin çok üstünde olması işletmenin tesislerinin kapasitelerinin üstünde kullanıldıklarını, normalin çok altında olması ise atıl kapasiteyi ifade eder.

Sonucun altında olması net satışlar tutarının maddi duran varlıkların net değerinden küçük olduğunu, yani maddi duran varlıkların kendisi kadar bile satışa katkıda bulunamadığını ifade eder.

Bu oranın çok yüksek olması maddi duran varlıkların kapa­sitelerinin üzerinde kullanıldığını, düşük olması da altında kullanıldığını gösterir. Oran bazen yanıltıcı sonuçlara götürebilir. Örneğin, sahip olunan maddi duran varlıklar nispeten eski olabilir, çoğu maddi duran varlık tamamen amorti olmuş olabilir. Bu durumda devir hızı yüksek çıkacaktır. Bu sorunun üstesinden gelebilmek için maddi duran varlıkların yaşını ortaya çıkartabilecek aşağıdaki oran kullanılabilir.

Maddi Duran      Varlıkların      = Ortalama Yaşı

Birikmiş Amortismanlar

Amortisman Giderleri

Örneğin sektör ortalaması 7 iken bizim oranımız 8 çıkmışsa işletmenin maddi duran varlıklarının eski olduğunu gösterir. Bu durumda diğer tüm koşullar aynı iken toplam aktif devir hızı ve maddi duran varlık devir hızı daha yüksek çıkacaktır.


Dönen Varlık Devir Hızı

İşletmenin satışları ile dönen varlıkları (brüt çalışma sermayesi) arasında yakın bir ilişki vardır. Satış hacmi genişledikçe özellikle stok büyüklüğünün ve ticari alacakların artması nedeni ile daha fazla dönen varlığa (brüt çalışma sermayesine) gereksinim duyulur.

Net Satışlar

Ortalama Dönen Varlıklar

Dönen varlıkların kaç katı kadar net satış hasılatı sağlandığını gösterir. Yüksek devir hızı dönen varlıkların verimli kullanıldığına işaret eder. Yüksek bir devir hızı dönen varlıkların bileşimini ve toplamını lehte etkileyebilir. Bunun için dönemin karla kapanmış olması gerekir.

Düşük bir devir hızı dönen varlıkların ya gereğinden fazla olduğunu ya da kendilerinden yeterince yararlanılmadığını gösterir.

Öz Sermaye (Öz Kaynak) Devir Hızı

Net Satışlar

Ortalama Öz Sermaye

Net satışların ortalama özsermayeye bölünmesiyle hesaplanan bu oran özsermayenin kullanımındaki verimliliği gösterir.

Oranın normalin çok üstünde olması, işletmenin büyük oranda borçlanmaya yer verdiğini, dolayısıyla öz sermayenin yetersiz olduğunu veya işletmede sermayenin ekonomik verimli bir şekilde kullanıldığını gösterir. İşletmenin iş hacmine kıyasla öz sermayesinin yetersiz olması daha çok o işletmeye kredi veren tarafları ilgilendiren bir konudur. Böyle bir durumda alacaklıların emniyet payı düşüktür.

Bir işletmenin özsermayesinin iş hacmine kıyasla yetersiz olduğu durumlarda

aşağıdaki önlemler alınabilir :

  • İşletmenin öz sermayesini artırmak
  • Satış hacmini daraltmak
  • Olanaklar ölçüsünde daha az stok bulundurmak
  • Alacakların zamanında tahsiline önem vermek

Oranın normalin çok altında olması ise özsermayenin işletme kaynaklarının önemli kısmını oluşturduğuna ve özsermayenin verimli bir şekilde kullanılmadığına işaret eder.

Eğer bir işletmenin özsermayesi iş hacmine kıyasla fazla ise bu taktirde izlenecek politika;

  1. Öz kaynakları azaltmak yoluyla satışlarla öz kaynaklar arasında ölçülü bir oran oluşturmak veya;
  2. Satış hacmini artırmak olabilir. Bunun için de;
  • İşletme kuruluş yeri değiştirilebilir
  • Satış politikası değiştirilebilir ve piyasa payı artırılmaya çalışılır,
  • Yeni reklam yöntemleri kullanılabilir,
  • Satış yöneticisi değiştirilebilir,
  • Yeni ürünler geliştirilebilir,
  • Fiyat farklılaştırması yapılabilir.

Ticari Borçların Devir Hızı ve Ortalama Ödeme Süresi

Kredili satışların uygun bir şekilde yürütülüp yürütülmediğinin belirlenmesinde, kredili alımların ödenme sürelerine de bakmak gerekir. Ticari borçların devir hızı kredili mal alışlarından doğan borçların ödenme hızını gösterir.

Kredili Alışlar

Ortalama Ticari Borçlar

Formülün paydasında yer alan borçlar ise kısa ve uzun vadeli tüm ticari borçları kapsamalıdır. Senetli ticari borçlar kayıtlı değerleri üzerinden toplama dahil edilmelidir.

Alışlar = SMM + DSMM – DBMM

Ticari borçların ortalama ödenme süresi ise aşağıdaki formül ile hesaplanır ;

365 x Ortalama Ticari Borçlar

Kredili Alışlar (veya Satışların Maliyeti)

Ticari borçların ödenme süresinin uzaması, diğer bir ifade ile ticari borç devir hızının düşmesi işletmeye finansman olanağı yaratır. Finansman gereksinimini azaltması yönünden borç devir hızının yavaşlaması işletme açısından olumludur. Ancak borç ödeme süresinin uzaması işletmenin ödeme güçlüğü içinde bulunmasından, vadesi gelen borçlarının yenilenmesinden de kaynaklanabilir.

Karlılık Analizinde Kullanılan Oranlar

Karlılık analizinde işletmenin yeterli kar elde edip edemediği incelenir. İşletmenin elde ettiği kar büyüklüğü finansal tablolarda yer almakla birlikte karın yeterli büyüklükte olup olmadığını anlamada yeterli olamazlar. Bunun için karlılık oranları hesaplanır. İşletmenin karlılığı birkaç farklı farklı fakat birbiriyle ilişkili şekildi ölçülebilir.

  • Birincisi işletmenin karı, satışlarıyla ilgilidir. Yani bir liralık satış karşılığında olan getiri nedir?
  • İkincisi, kar elde etmek için gerekli yatırımlarla ilgili karlarla ilgili olarak öz kaynakların getirişi veya toplam varlıkların getirişi nedir?

İşletmenin karlılığı sermayedarlar, yöneticiler ve işletmeye kredi veren taraflar açısından önemlidir. Karın analizi sermayedarlar için önemlidir; çünkü sermayedarlar kar payı şeklinde gelir elde ederler. Ayrıca karın artması hisse senetlerinin piyasa fiyatını artıracağından sermaye kazancı da sağlar. Kar, performans ölçüsü olarak kullanıldığından yöneticiler için de önemlidir. Çünkü kar, borcun geri Ödenmesi için gerekli fonların bir kaynağıdır.

Bir işletmenin elde ettiği karın ölçülü ve tatminkar olup olmadığını belirlemek için aşağıdaki unsurlar göz önünde tutulur;

  • Sermayenin alternatif kullanış araçlarından sağlayabileceği gelir
  • Genel ekonomik koşullar
  • Endüstrideki kar oranları
  • Geçmiş yıllarda karın eğilimi
  • İşletmenin planladığı kar hedefi

Genelde karlılık analizinde işletmenin normal faaliyetleri sonucu elde edilen kar esas alınır. Karlılık analizinde olağandışı ve sık yinelen­meyen işlemlerin sonuçları, durdurulan faaliyetlerin sonuçları, muhasebe ilkelerindeki değişmelerin kümülatif etkileri kara dahil edilmemelidir.

Satışların Karlılığı Oranları

Karlılığın bir ölçüsü firmanın satışları ve maliyetleri arasındaki ilişkidir. Firmanın hasılatıyla ilgili olarak maliyetlerini kontrol etme gücünün yüksek­liği kazanma gücünün yüksekliğini ifade eder.

Brüt Kar Marjı Oranı

(Brüt Satış Karının Net Satışlara Oranı)

Brüt Satış Karı

=1  –

SMM

Net Satışlar

Net Satışlar

Bu oran, işletme faaliyetleri bakımından bir zarar yaratmadan satış fiyat­larının ne kadar düşebileceğini veya işletmenin yüksek maliyetli faaliyetlere sahip olup olmadığını ve fiyat baskısı altında bulunup bulunmadığını ölçer.

Bu oran üretim maliyetlerini düştükten sonra her bir liralık satıştan bize kalan kısmı gösterir. Brüt kar marjı, satış hacmindeki değişmelerden (hem SMM hem da Satışlar) satış fiyatındaki değişmelerden (satışlar) etkilenir ve üretim maliyetindeki değişikliklerden (SMM etkilenir)

Brüt satış kan oranının zaman içerisinde yükselme eğilimli göstermesi işletmenin lehine yorumlanabilecek olumlu bir gelişmedir. Oranın yük­selmesinin nedenleri ;

  • Maliyetler sabit kaldığı halde satış fiyatının yükselmesi,
  • Satış fiyatı sabit kaldığı halde maliyetlerin düşmesi,
  • Satış fiyatının maliyetlerden daha hızlı artması,
  • Maliyetlerdeki düşüşün satış fiyatlarındaki düşüşten daha hızlı olması,
  • Satış hacmi bileşenlerinin değişmesidir.

Net Faaliyet Karı Marjı
(İş hacminin Rantabilitesi)

Esas Faaliyet Karı

Net Satışlar

İş hacminin karlılığı ya da rantabilitesi olarak da adlandırılan bu oran işletmenin esas faaliyetleri konusundaki karlılığının bir göstergesidir. İşletme faaliyetleri sonucu işletmenin başarısını ölçer ve işletme politikalarının uygu­lanmasından elde edilen sonuçları gösterir.

ÖKK=

Net Kar

x

Satışlar

x

Toplam Varlıklar

Satışlar

Toplam Varlıklar

Öz Kaynaklar

=

Kar Marjı

x

Aktif Devir Hızı

x

Finansal Kaldıraç (kere)

=

Karlılık Oranı

x

Etkinlik Oranı

x

Ödeme gücü oranı

Ana faaliyet konusundaki karlılığı ifade ettiği için bu oranın yüksek olması ve yükselme eğiliminde olması işletmenin lehine yorumlanan bir durumdur.

Bu oranın dalgalanma nedenleri aşağıdaki gibi özetlenebilir;

  • Satış fiyatlarındaki değişiklik
  • SMM ve satış giderlerindeki değişiklik
  • Satışların bileşimindeki değişiklik

Net Kar Marjı Oranı

Dönem Net Karı

Net Satışlar

Hem işletme hem de finansman politikalarının sonuçlarını gös­terir. Bir liralık satış karşılığında elde edilen karın miktarını gösterir. Ancak kar büyüklüğü geçici ve olağandışı nedenlerden doğan gelir ve zararları da kapsadığı için işletmenin geçmiş yıllara ait oranları ile veya diğer işletmelerin oranları ile karşılaştırılırken dikkatli olun­malıdır.

Kar İle Sermaye Arasındaki İlişkileri Gösteren Oranlar

Kar ile kaynaklar arasında ilişki kurularak öz kaynakların ve uzun vadeli yabancı kaynakların verimli kullanıp kullanılmadığı belirlenir. Firmanın sermaye yapısının analizinde onun uzun dönemli risklerini ve beklenen getirilerini değerlemek esastır.

Öz Kaynakların Karlılığı Oranı
(Mali Rantabilite)

Dönem Net Karı

Ortalama Öz Kaynaklar

Bu oran, öz sermayenin karlılık derecesini, dönem net karının öz kaynakların yüzde kaçı oranında gerçekleşmiş olduğunu gösterir. İşletme sahipleri tarafından sağlanan sermayenin bir birime isabet eden kar oranını ifade eder.

İşletmenin dönem başı ve dönem sonu öz kaynak büyüklüğünde önemli bir fark yoksa ortalama öz kaynak yerine dönem sonu öz kaynak büyüklüğü de alınabilir.

Faizler ve vergiler karşılandıktan sonra işletme sahibine ve sahiplerine kardan ne kaldığı bu oran ile ölçülür. Bu oranın yıllar itibariyle durumuna bakarak sermayedarın kazanç gücünün artma veya azalma eğilimini görmek olanaklıdır. Çünkü işletmenin ortaklarına kar dağıtması ve bu arada otofinansmana gitmesi ancak oranın yüksek çıkması durumunda devamlılık ve artış gösterecektir. Öz kaynakların karlılığı oranını etkileyen etmenler net kar marjı ve aktif devir hızına ek olarak borçların aktif toplamına oranı yani fınansal kaldıraç etkisidir.

Öz kaynakların karlılığı oranının bileşenlerinin analizi (Du Pont mod­eli olarak bilinir.) Öz kaynakların karlılığı oranında Değişme yaratan farklı faktörlerin kanıtlarını ortaya çıkartır. Özsermaye verimliliğindeki azalmanın nedenini veya kaynağını görebilmemiz Du Pont modeli ile mümkün olur. Diğer bir ifade ile yukarıdaki bu eşitlik, yönetimin özkaynakların karlılığı oranı üzerinde sadece üç kaldıraçla kontrole sahip olduğunu gösterir.

Devamlı Sermayenin Amortismanı (Ekonomik Rantabilite)

Dönem Karı   + Uzun Vadeli Borç Giderleri____
Öz kaynaklar  + Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklar

Bir işletmenin kaynaklar toplamının yüzde kaçı oranında kar elde ettiğini gösterir. İşletmeye yatırılan fonların getirişini ölçmede kullanılır. Oran ne kadar yüksek çıkarsa kaynakların karlılığı o kadar iyi demektir.

Ekonomik rantabilite oranının mali rantabilite oranından düşük olması gerekir. Aksi durumda yabancı kaynaktan yararlanma maliyetinin normalin üzerinde olduğu anlaşılır.

Toplam Varlıkların Karlılığı Oranı (Varlıkların Getirişi)

Net Karı

Ortalama Toplam Varlıklar

Toplam varlıkların karlılığı oranı, işletmenin kazanç elde etmek amacıyla varlıklarını kullanmadaki başarısını onların finansmanının ne şekilde olduğuna bağlı kalmaksızın ölçer.

Analist varlıkların karlılık oranını kar marjı ve varlıkların devir hızı şeklindeki unsurlarına ayırarak varlıkların getirişi oranının davranış şeklinin daha ayrıntılarını elde edebilir.

Toplam Varlıkların Karlılığı Oranı = Kar Marjı x Toplam Varlıkların Devir Hızı
Net Kar = Net Kar = Satışlar
Ortalama Toplam Varlıklar Satışlar Ortalama Toplam Varlıklar

Kar marjı, firmanın belirli bir satış düzeyinden kar elde etme yeteneğini gös­terir. Varlıkların devir hızı, belirli bir satış düzeyi için varlıklara yatırım düzeyini yönetme yeteneğini gösterir. Yüksek kar marjı ve yüksek devir hızı idealdir, ancak bu durum diğer firmaları özendireceği için önemli bir rekabeti gündeme getirir.

Bir firmanın karlılık oranını yükseltebilmesi için ;

  • net kar marjını artırması veya
  • aktif devir hızını artırması gerekir.

Yukarıdaki eşitlik, karlılığı etkileyen iki unsuru belirtir

  1. Satış hasılatının her lirasından elde edilen karın maksimizasyonu ilkesi
  2. İşletmeye yatırılan her liranın karının maksimizasyonu ilkesi.

İşletmeye yatırılan toplam aktiflerin etkili bir biçimde kullanılması yoluyla maksimum iş hacmi ve satış hasılatı elde edilmesi yönetim hedeflerinden en önemli-sidir.

Toplam varlıkların karlılığı oranının önemi, işletmenin üst düzey yöneticisi için faaliyetleri değerleme ve ölçme bakımından çok etkili bir kontrol aracı olmasıdır.