İşletme – Ünite 17

Ünite 17 -Finansal Yönetim

Finans: Para, fon ya da sermayeyi ifade eder.

Finansman: Para, fon ya da sermayenin sağlanmasıdır.

Finansal Yönetim: Fonların belirlenmesi, uygun alanlara yönlendirilip yönetilmesidir.

Binalar, makine ve araç – gereçler işletmenin maddi varlıkları; teknik bilgi, marka, patent vb. maddi olmayan varlıklardır. İşletmelerin ne kadar güçlü olursa olsunlar, pazar paylarını koruyabilmek ve / veya pazar paylarını artırabilmek için satışlarının bir bölümünü kredili olarak yapmaları gerekmektedir. üretim ve satış için yeterli düzeyde hammadde, yarı mamul ve bitmiş mamul stoklamak gerekmektedir. Diğer taraftan, günlük faaliyetleri yürütebilmek, vadesi geçen borçları ödeyebilmek ve zaman zaman çıkabilecek iş fırsatlarını değerlendirebilmek için de para ve para benzeri varlıklara ihtiyaç vardır.

Finansal yönetimin ikinci sorumluluk  alanı; reel varlıklara yatırımları finanse etmek için gerekli fonların belirlenmesiyle ve bu fonların nereden, nasıl, ne zaman karşılanacağıyla ilgilidir. Bu finanslama kararıdır.

Bir işletmenin fon gereksinmesi temel olarak ya borçlanarak ya da mevcut ortaklar ve / veya yeni ortaklar kanalıyla sağlanabilir.

finansal yönetimin üçüncü karar alanı ;kar payı dağıtım politikaları, diğer bir ifade ile dividant kararları dır.

Dividant kararları, elde edilen karların ne kadarı ortaklara, ne kadarı işletmede bırakılacağına ilişkin politikaların belirlenmesi ile ilgilidir. Gerçekte dividant kararları da finansman kararları içinde düşünülebilir.

Finansal Yönetim Ve Diğer Bilim Dalları İle İlişkisi

a) Muhasebe: İşletmede mali karakterdeki olayları sistemli bir biçimde kaydeden, sınıflandıran, özetleyen ve elde edilen bilgilerin analizini ve yorumunu yapan bilim dalıdır. Bu nedenle de muhasebe, finansmanının dili olarak adlandırılır. Finans yöneticisinin başlıca ilgi alanı nakit akışlarıdır. Nakit akışları, finanslama ve yatırım kararlarının uygun olup olmadığını ortaya koyan en önemli faktördür. Dolayısıyla finansal kararlar için yardımcı olacak veriler ve finansal tablolar muhasebe sisteminden sağlanmaktadır.

b) İktisat: İktisadi prensipler finansal kararlar için emel oluştururlar, iktisat, makro ve mikro iktisat olarak iki alt gruba ayrılır. Mikro iktisat, işletmelerin, bireylerin ve ailelerin iktisadi kararlarıyla ilgilenirken makro iktisat, ekonomiyi, bir bütün olarak ele alır.

Finans yöneticisi; ülkenin ekonomik koşullarını değerlendirmek ve gelişmeleri tahmin etmek durumundadır. En önemli iktisadi, faktörlerden biri de faiz oranlarıdır.

c) Pazarlama, Üretim ve Sayısal Yöntemler

Pazarlama, üretim ve istatistik, finansal yönetimin ikinci derecede ilişkili olduğu disiplinlerdir. Bu disiplinler, finansal yönetimle dolaylı olarak ilgilidir, örnek olarak, finans yöneticisinin; pazarlamada yapılacak yeni ürün geliştirme faaliyetlerinin ya da yeni pazarlama yöntemlerinin, işletmenin öngörülen nakit akışlarına ve sermaye harcamalarına etkilerini düşünmesi gerekmektedir.

Finansal Yönetim Ve İşletme Amaçları

Finansal kararlarda birincil amaç, işletmenin piyasa değerini ya da ortakların varlıklarını maksimum yapmaktır.

Finansal analiz: Finansal tablolarda yer alan kalemler arasındaki ilişkilerin kurulmasını, ölçülmesini ve yorumlanmasını kapsayan bir süreçtir.

Finansal analizin başlıca yararları şu şekilde belirtilebilir;

  • İşletmenin faaliyetlerindeki etkinlik ve başarı derecesini ölçme,
  • İşletmenin ana ve ikinci derecedeki amaçlarına ulaşıp ulaşmadığını ölçme,
  • Finansal planlar yapma,
  • Üretilecek mal ve hizmetler, üretim miktarı, üretim bileşimi ve izlenecek fiyat politikası konusunda karar alma
  • İşletmenin varlığını tehlikeye düşürmeden, borçlarını ödeyebilme gücünü belirleme,
  • Finansal analizde en fazla kullanılan finansal tablolar; bilanço ve gelir tablolarıdır.

Bilanço: Belirli bir tarihte bir işletmenin sahip olduğu varlıklarıyla, bu varlıkların kaynağını gösteren tablodur.

Gelir tablosu: Bir işlemenin bir hesap dönemi sonunda o faaliyet dönemiyle ilgili sonuçların gösterildiği tablodur.

Finansal analizde kullanılacak başlıca yöntemler şunlardır;

  • Oranlar yoluyla analiz
  • Karşılaştırmalı analiz
  • Yüzde yöntemiyle analiz
  • Trend analizi
  • Başabaş analizi
  • Faaliyet ve finansal kaldıraç analizi

Finansal analizle işletmelerle ilgili olarak aşağıdaki bilgiler sağlanabilir;

  • İşletmenin likidite durumu
  • İşletmenin karlılık durumu
  • işletmenin sermaye yapısı
  • İşletmenin varlıklarını kullanma etkinliği
  • İşletme hakkında önemli trendler

Finansal analizde başarıyı artırmak için göz önünde bulundurulması gereken faktörler ise şu şekilde sayılabilir:

  • Finansal analistin, finansal tabloları doğru yorumlayabilmesi için, muhasebe, teori ve uygulamalarını bilmesi gerekmektedir.
  • Finansal analiz yapılırken, işletmenin ve ait olduğu sektörün özellikleri dikkate alınmalıdır.
  • Değerlendirmede, analizin yapıldığı dönem ve dönemin koşulları dikkate alınmalıdır
  • Finansal analize konu olan işletmenin, politikaları ve yöntemleri, analist (finansal analizi yapan kişi) tarafından bilinmelidir.

Finansal planlama süreci: Finansal ihtiyaçların tahmini, bu ihtiyaçların karşılanması için bütçelerin geliştirilmesi ve finansal kontrolün yapılmasını içerir.

  • Kısa süreli planlama: Bir yıldan daha kısa süreli olarak yapılan planlamadır.
  • Uzun süreli planlama: Bir yılı aşan süreler için yapılan planlardır.

Bir işletmenin finansman gereksinimini belirlemede kullanılan en uygun yöntemlerden biri, proforma tablolar olarak da adlandırılan, tahmini finansal tablolardır. Planlar içinde yer alan harcamalar, genellikle yöneticiler tarafından belirlenir. Bununla birlikte, bütçenin en son şekli, üst yönetimin stratejik planlarını da kapsamalıdır. Stratejik planlar, işletmelere gerçek bir rekabet üstünlüğü sağlamaya yönelik olarak yapılan planlardır. Stratejik planlama, büyük ölçekte bir sermaye bütçelemesidir.

Stratejik planlamacılar tek tek proje temelinde değil, tek tek projeleri bir araya getirerek, bir proje gibi ele alırlar. Diğer bir ifade ağacı değil ormanı görmeye çalışırlar.

İşletmede, uzun süreli finansman gereksinimin belirlenmesinde proforma gelir tablosu ve proforma bilançolardan ; kısa süreli finansman gereksinimin belirlenmesinde nakit bütçesinden yararlanılır.

Bütçelerin Geliştirilmesi

Proforma tabloların hazırlanmasında en yaygın olarak kullanılan yöntem satışların yüzdesi yöntemidir. Oranlar ve regresyon yönteme de proforma tabloların hazırlanmasında kullanılan diğer yöntemlerdir.

Proforma Gelir Tablosunun Düzenlenmesi

Satışların yüzdesi yöntemiyle gelir tablosunun hazırlanmasında temel varsayım, geçmişteki, satışlarla gelir tablosu kalemleri arasındaki ilişkinin gelecekte de benzer şekilde devam edeceğidir. Eğer gelecekte önemli değişimler beklenmiyorsa yöntemin başarılı olma şansı artmaktadır. Ayrıca yöntemin başarı şansını artırmak için bir yıla ait satışlarla gelir tablosu kalemleri arasındaki ilişki yerine, bir kaç yıl ele alınarak ortalama değerden hareket edilebilir.

Örneğin geçmiş dönemde satışlar 50 milyar TL, satılan malların maliyeti 30 milyar TL ise geçer yılın satışlarının % 60’ı (30 / 50 = % 60) satılan maliyetini oluşturmaktadır. Gelecek yıl için tahmin edilen satışlar 70 milyar TL. ise, bunun da % 60’ını geçen yıl olduğu gibi satılan malların maliyeti olacaktır. O halde proforma gelir tablosunda satılan malların maliyeti (70 milyar TLX % 60) 42 milyar TL. olmalıdır.

Nakit Bütçesi

Nakit Bütçesi: Kısa dönemli nakit gereksinmesinin belirlenmesinde kullanılan bir planlama aracıdır.

Plan: Bütçeye oranla daha genel kapsamlı, çok defa bir yıldan daha uzun bir döneme ilişkin ve sayısal açıdan sınırlı bir çalışmadır.

Nakit bütçesinin esas olarak iki bölümü bulunur; ilki nakit girişlerini, ikincisi nakit çıkışlarını gösterir.

Nakit bütçesinin başlıca yararları şu şekilde sıralanabilir:

  • İşletmenin borçlanmasını bir plan dahilinde yürütmesini sağlar
  • Borçların ödeme zamanlarının planlamasını olanaklı sağlar.
  • Dividant ödemelerinin ne zaman ve ne miktarda yapılacağının belirlenmesini sağlar
  • Nakdin etkili bir biçimde kullanılmasını sağlar

Proforma bilanço ve proforma gelir tablosu, bir dönemin sonu itibariyle fon açığını ya da fazlalığını ortaya koyar.

Yatırım Kararları

Sermaye bütçelemesi; Uygun ve verimli yatırım alanlarının araştırılması ve sermaye harcama önerilerinin değerlendirilmesi sürecidir.

Normal finansal planlar; İşletmelerin faaliyetlerini yürütebilmesi için düzenli olarak yaptığı plandır. Sabit varlıklara yatırımlarla, sürekli olarak şekil değiştiren ve çalışma sermayesi olarak da adlandırılan dönen varlıklara yatırımların ayrı olarak ele alınması gerekmektedir.

Ayrı ayrı ele alınmasını gerektiren nedenler şu şekilde ifade edilebilir:

  • Sabit varlıklar dönen varlıklara göre genellikle daha fazla harcamayı gerektirir
  • Dönen varlıklara yapılan harcamalar daha çok bölünebilir olmasına karşılık (daha az stok ya da daha az alacaklara fon ayırma gibi), sabit varlıklara yapılan harcamaların bölünebilirliği düşüktür.
  • Dönen varlıkların likiditesi sabit varlıklara göre daha yüksektir.

Bilançoda varlık kalemleri likidite derecelerine göre sıralanmaktadır. Likidite dönen varlıklardan sabit varlıklara doğru azalmaktadır. Likidite, varlıkların paraya dönüştürülme yeteneğini ifade eder. Ancak likiditenin iki boyutu vardır ; biri varlığın paraya dönüştürülmesinde değerindeki değişme. Varlığın paraya dönüşüm süresi ne kadar kısa ve değerinden ne kadar az kaybederek paraya dönüştürülebiliyorsa o kadar likiditesi yüksektir.

Varlıkların likiditesi arttıkça riski düşmektedir. Riskle karlılığın aynı yönde hareket etmesi genel kuraldır. Diğer bir ifade ile risk arttıkça karlılık da artmalıdır ; risk düşmekle karlılık da düşmelidir. Bu temel prensipten hareketle, sabit varlıklardan elde edilen karlılığın, dönen varlıkların karlılığından daha yüksek olması beklenmelidir.

İşletmelerin yatırım yapma nedenleri çok çeşitli olmakla birlikte bunları üç grupta toplamak mümkündür;

1. Kar amaçlı yatırımlar: İşletmelerin kar amaçlı yatırımları sayısal analize en elverişli olanlarıdır.

    Kar amaçlı yatırımları da şu şekilde sınıflandırmak mümkündür.

    • Yeni üretim birimlerinin oluşturulması
    • Yenileme yatırımları; işletmelerin üretime devam edebilmeleri için eskiyen, yıpranan ya da teknolojik gelişmeler sonucu teknik olarak eskiyen sabit varlıkların yenilenmesiyle ilgili yatırımlarıdır.
    • Genişleme yatırımları (Tevsii yatırımları); işletmenin mevcut üretim kapasitesini artırmak üzere yapılan yatırımlarıdır.
    • Modernizasyon yatırımları, işletmelerin üretim kalitelerini yükseltmek, maliyetleri azaltmak üzere yaptıkları yatırımlardır.
    • Stratejik yatırımlar; faydaları, diğer yatırımlara oranla daha uzun süreli olarak elde edilen yatırımlardır. Çoğu zaman bu tür yatırımların faydaları sayısal olarak ölçülemez. Riski azaltıcı, çalışanların motivizasyonunu artırıcı yatırımlar bu grup altında toplanmaktadır.

    2. Yasalar gereği yapılan yatırımlar: İşyerlerinde güvenliği sağlamaya dönük olarak yasa gereği ya da toplu sözleşmeler gereği yapılan yatırımlardır.

    3. Genel olarak verimliliği artırmaya yönelik yatırımlar: Kreşler, lokaller, spor tesisleri gibi çalışanların verimliliğini artırmak amacına dönük olarak yapılan yatırımlardır.

    Çalışma sermayesi düzeyini etkileyen başlıca unsurlar şöyle sıralanabilir;

    • İşletmelerin faaliyet konusu; Çalışma sermayesi miktarı işletmenin faaliyet konusuyla yakından ilgilidir. Örnek olarak, ticari faaliyet gösteren işletmelerde çalışma sermayesi düzeyi, üretim faaliyetinde bulunan işletmelere göre daha yüksek olmaktadır. Üretim işlemelerinde de çalışma sermayesi düzeyi, üretim sürecinin uzunluğuna, alış ve satış politikalarına göre değişecektir. Üretim süreci ne kadar uzun, alışlarda peşin alışlara ne kadar ağırlık veriliyor, satışlarda da ne kadar kredili satış yapılıyorsa, o işletmede çalışma sermayesine o kadar fazla gereksinme duyulacaktır. Genel olarak küçük ölçekteki işletmeler büyük ölçekteki işletmelere göre daha fazla çalışma sermayesine gereksinme duyarlar Bunun en önemli nedeni, büyük işletmelerin küçük işletmelere göre çalışma sermayesi yöntemine daha fazla önem vermeleri ve çalışma sermayesi yönetiminde etkinliği artırabilmeleridir. Diğer bir nedeni, büyük işletmelerin para ve sermaye piyasasından daha kolay fon sağlayabilmeleridir.
    • Satışlardaki düzenlilik: Bir işletmenin satışları ne kadar istikrarlı ise çalışma sermayesine olan ihtiyaç da o kadar az olacaktır.
    • Satışlarda artış ya da azalış oranı: çalışma sermayesi yönetiminde etkinlik arttıkça çalışma sermayesindeki artış satışlardaki artıştan daha düşük olabilmektedir.
    • Çalışma sermayesi yönetimi: İşletmenin sahip olacağı çalışma sermayesi düzeyi ile çalışma sermayesi kalemlerinin bileşimi yanında, bunun nasıl finanse edileceğini de içerir.